JFK Hastanesi Psikiyatr Departmanı Uzmanı Psikiyatr Dr. Gıyasettin Ekici evlilikle ilgili temel soruları sizler için derledi.
Geçmişte evlilik, özellikle çocuk sahibi olmak için ve iş bölümü yapabilmek için yapılan bir sözleşmeydi. Eşlerin belirli ve iyi tanımlanmış rolleri vardı. Şimdi bunlar değişti ve eşler hem kendilerinin özgürlük alanlarını koruyarak hem de duygusal, düşünsel, cinsel, ekonomik kısacası hayatın her alanında olabilecek en üst düzeyde yakınlık kurmak istiyorlar. Kendilerini daha iyi anlatmak ve karşılarındakini daha iyi anlamak istiyorlar.
Evliliğe doğru giden bir ilişkide nelere dikkat etmek gerekir?
Her bir partner flörtteki ilişkiye kendi kişiliğini, mizacını ve değer yargılarını katar. Her bir partnerin belirgin duygusal ihtiyaçları vardır ve bilinç dışı olarak diğerinin bunlara cevap vermesini bekler. Doğal ve doğru olan, çiftlerin birbirlerinin duygusal ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamayacaklarını anlayıncaya kadar kalıcı kararlar vermekte acele etmemesidir. Bazen bu dönem tam anlaşılmadan, çiftler kendilerini bir anda evli ya da çocuk sahibi olarak bulabilmektedir. Bu durum ilişkinin sıkıntılara girme riskini artırır.
Karşı cinsten birine yakınlaşırken ilişkinin hangi boyutlarına dikkat etmeli?
Bir çiftin beraberliğinde başlıca beş tür ilişki söz konusudur: Fiziksel, duygusal, sosyal, entelektüel, zihinsel ve ruhsal. Çoğunlukla bu alanlardan birinde ortaya çıkan sorun diğer alanları da etkileyebilmektedir. Örneğin duygusal alanı ilgilendiren sevgi eksikliği fiziksel alandaki cinsellik boyutunu zedeleyebilir. Benzer şekilde entelektüel ya da zihinsel alandaki bir problem de duygusal alanı etkisi altına alabilir. Ancak temel problemin nerede başladığı önemlidir ve profesyonel yardımın da odaklanması gerekir. Aksi taktirde örneğin kaynağındaki zihinsel, ruhsal veya duygusal sorun giderilmeden cinsel bir problemin tedavisi pek mümkün olmaz.
Bazen birden fazla alanda aynı anda sorun olabilir. Aynı örnekten gidersek; duygusal ve zihinsel uyumsuzluklarının yanında aynı zamanda bunlardan bağımsız olarak bir cinsel soruna da sahip olan çiftin durumu daha karmaşıktır ve terapiste de daha fazla iş düşer.
Büyük aşkların evliliği daha mı sağlam olur?
Büyük aşklar, büyük pembe hayallerle başlayan birlikteliklerde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan küçük olumsuzluklar bile büyük düş kırıklıklarına yol açabilmekte ve ilişki daha duyarlı ve kırılgan olmaktadır. Çiftler başlangıçta en iyi hayallerini ortaya koyup, birbirlerinin ve ilişkilerinin kusurlarını göz ardı ederler ama imzalar atıldıktan sonra idealleştirilmiş imgelerin yerini daha gerçeklerinin almasıyla düş kırıklığı, sevginin yitirilmesi ve boşanmalar birbirini izler.
İlişkinin ilk romantik döneminde çiftler birbirlerinin daha çok olumlu özelliklerini görürken daha sonraki dönemde bunun aksine daha çok olumsuz özellikler dikkati çeker. Paradoksal bir şekilde, ilişkinin başında karşılıklı yaşanan güçlü duygular, devamında ilişkinin zayıflamasına yol açıp, ilişkiyi tehdit eden bir unsur olabilmektedir. Yapılan araştırmalarda evliliğe büyük bir romantik mutluluk içinde başlayan çiftlerde boşanma eğilimi daha fazladır ve ‘filmlerdeki gibi bir aşk ‘ ile başlamayan evliliklerde evliliğin geleceği daha fazla ümit vaat etmektedir.
Peki ne yapmalı, sağlam olsun diye pek de heyecan uyandırmayan ilişkileri mi evliliğe dönüştürmeli?.. Elbette hayır. Sizi nasıl bir sürecin beklediğini bilmek, ona hazırlıklı olmak ve gerektiğinde profesyonel yardım almak konusunda ihmalkâr davranmamak bir çok güçlüğü aşmanızı sağlayacaktır.
Bir çift veya bir çift adayı ne zaman psikiyatra gitmelidir?
Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde artık koruyucu hekimlik tedavi edici hekimlikten daha öncelikli konuma geçmektedir. Bu durum sosyal, ekonomik, biyolojik ve psikolojik boyutları olan psikiyatri için de ‘koruyucu psikiyatrik danışmanlık hizmeti’ veya ‘koruyucu ruh sağlığı hizmeti’ olarak öne çıkmaktadır.
Sorunlar veya sorun olma eğilimindeki durumlar henüz bir hastalığa veya psikiyatrik krize dönüşmeden ele alınmalıdır. Örneğin; ufak tefek sorunların ilişkilerini zedelemeye başladığını fark eden bir çiftin, durumları geçimsizlik veya çatışma boyutlarına varmadan profesyonel bir danışmanlık hizmeti almaları daha doğrudur. Bu hizmeti evlenmeden önce almaları ise en doğrusudur. Uyumlu bir çift adayı olup olmadıklarını veya uyumlu bir çift olmak için ne yapmaları gerektiği konusundaki bilimsel bilgileri paylaşmalıdırlar. Zira iyi iki insan da birbirleri ile anlaşamayabilir.
JFK Hastanesi Psikiyatr Dr. Gıyasettin Ekici çiftlerin mutluluk için yapması gerekenleri açıklamaya devam ediyor
Sorunlu çiftlerin birlikte çift olarak başvurmaları mı yoksa bireysel başvuruları mı daha uygun olur?
Çiftlerin problemlerinin çözülmesi daha sonra bireylerdeki problemlerin çözümüne de yol açacaktır. Sorun çoğu zaman tek tarafın hatasına bağlanmayacak kadar karmaşıktır. Şöyle de diyebiliriz:
Eşlerden birinin hatasıyla başlayan süreç karşılıklı hataların yapılmasıyla ve hatalı bir davranışın bir diğer hatalı davranışa veya tutuma yol açmasıyla ilerler. Çözümünde karşılıklı çabalarla oluşturulması gerekir. Ancak eşlerden biri profesyonel yardım almayı reddediyorsa ki bu durum ülkemizde çoğunlukla ‘sorun sende, sen git’ şeklinde yaşanır, o zaman eşler mevcut sorunun yüklediği stresle daha doğru bir şekilde mücadele etmek için bireysel olarak profesyonel yardım alabilirler.
Ancak unutulmamalıdır ki, eşlerden birinin açıkça daha çok hatalı olduğunun görüldüğü durumlarda bile örneğin aşırı alkol aldığı zamanlarda davranışları kontrol etme güçlüğü çeken bir eş olabilir bu, yine her iki eşin de katkısı gerekir.
‘Benim sorunum yok, sen git’ diyen eşlerin sorunlu bir eşe sahip olmanın da psikiyatrik yardım almayı gerektiren bir sorun olduğunu unutmamaları gerekir. Hatta daha ötesi, sorunlu bir eşi olduğunu düşünen bir eşe sahip olmak da bir sorundur.
Diğer yandan birçok zaman sorun eşlerden birinde olmaktan çok, eşler arasındaki ilişki biçimindedir. ilişki biçimi değiştirildiğinde sorun ortadan kalkar veya en az düzeye iner.
Evlilik sorunlarının niteliği nedir, ya da sıklıkla görülenler nelerdir?
Sorunlar elbette çok çeşitli fakat iletişimsizlik, iletişim eksikliği ve iletişim hataları oldukça önemli. Yapılan araştırmalar farklı cinslerin iletişim kurma tarzlarının da farklı olduğunu göstermektedir. Eşinizi eleştirmek veya hayal kırıklığı yaşamak yerine eşinizle nasıl iletişim kurduğunuzu ve nasıl kurmak gerektiğini öğrenebilirsiniz. Ve böylece karşınızdakinin söylediklerinizi anlamasını sağlayabilirsiniz.
Siz ve eşiniz aynı sözcükleri kullanıyor olsanız bile çoğu kez kendinizi farklı bir dil konuşuyormuş gibi hissedersiniz. Herkes, eşini kendi konuştuğu dilin doğru olduğu varsayımına dayanarak yargılar: ‘Yine neden konuşmuyorsun’ diyen kadına kocası ‘ Ne oldu yine konuşmaya başladın’ diyebilir.
Evlilik terapisi ve aile terapisi aynı şey midir?
Evlilik terapisi, evlilikle ilgili sorunların çözümüne yöneliktir ve eşlerle yapılır. ‘Aile Terapisi’ kavramı biraz daha geniş kapsamlıdır; bireysel terapi görenlerin iyileşmelerinde aile yapısının öneminin farkedilmesiyle ortaya çıkan bir psikoterapi şeklidir. Yeniden sorunlu aile ortamına dönen psikiyatrik hastalardaki kötüleşmenin, onları izleyen profesyoneller tarafından gözlenmesi ile aile terapisi yıllar içinde yapılandı ve gelişti.
Aile terapisi başta çocukluk ve ergenlik çağı sorunları, uyum bozuklukları, depresyon, yeme bozuklukları, alkol – madde bağımlılıkları ve şizofrenide olmak üzere geniş bir yelpazedeki psikiyatrik hastalara uygulanmaktadır. Çünkü bu hastalıklar ailedeki ve aile dinamiklerindeki dengeyi bozmaktadır.
Evli çiftlere öneriler
– Birbirinizle düzenli olarak konuşmayı alışkanlık haline getirin. Bunun için mümkünse bir periyod ve zaman belirleyin.
– Aşağıdakilere benzer soruları birbirinize ve kendinize sormaktan çekinmeyin:
– Benim yaptığım bazı şeyler seni rahatsız ediyor mu?
– Kendimiz ve birbirimiz için daha fazla neler yapabiliriz?
– Birlikte en son ne zaman gülüp eğlendik?
– Farklılıklarımızı birbirimizi rahatsız etmeden nasıl yaşayabiliriz?
– Bir konuda tartışmak zorunda kalırsanız sadece o anki sorunu ele alın, geçmiş dosyaları açmayın.
– Tartışma sırasında ‘Sen hep, sen her zaman, sen hiç’ gibi cümleler kullanmayın. Bu sorunu genelleştirir ve çözümü güçleştirir.
– Davranışı veya tutumu eleştiren, kişiye ve kişiliğe yönelik eleştirilerden kaçının.
– Gerektiğinde bir uzmana başvurarak profesyonel yardım almaktan çekinmeyin.